Tarihçilerin Üçüncü Yüzyıl Krizi olarak bahsettiği bir dizi olaydan sonra, 11 Mayıs 330 yılında, Konstantin tarafından büyük kutlamalarla Roma İmparatorluğu'nun başkenti Roma'dan İstanbul'a taşınır. Kentin ilk ismi Nova Roma yani Yeni Roma olarak konulur fakat bu isim halk arasında tutulmaz ve zamanla, Konstantin'in şehri anlamına gelen Konstantinopolis adı kullanılmaya başlanır. Aslında kentleşme tarihi İstanbul'dan daha eskiye dayanan Troya, Selanik gibi kentler de Konstantin'in aklından başkent olarak geçer ama stratejik konumu ve Haliç gibi doğal bir limana sahip olması şüphesiz bu büyük imparatorun İstanbul'u başkent seçmesine yeterli bir sebep olacaktır. Gerçekten de doğu batı aksında Asya ile Avrupa'nın, kuzey güney aksında ise Karadeniz'le Akdeniz'in geçiş noktasında; açlık ve kıtlığın insanların kaderi olabildiği Antik Çağ'da, balık bolluğunun yaşandığı bir boğaza sahip olması, İstanbul'un başkent yapılması için doğanın bir hediyesi gibidir sanki. Kara ulaşımının ve ticaretinin büyük zaman ve emek aldığı çağlarda, denizcilikle hakimiyet sahasını genişleten Akdeniz devletleri için Haliç'in ne kadar önemli bir liman olacağını anlatmaya gerek bile yoktur. Esasında kent Roma İmparatorluğu'nun başkenti olmadan önce, bugün Sarayburnu'ndan Sultan Ahmet Meydanı civarına kadar olan bölgede kurulmuş küçük bir balıkçı kasabasıdır. Yunan asıllı Megaralılar tarafından M.Ö. 7 yüzyılda Kalkhedon (Kadıköy) şehrinin karşısına kurulur. Kente ise, kurucusu Byzas'ın şehri anlamına gelen Byzantine adı verilir. Kent 2. Yüzyılın sonunda Roma İmparatorluğu'nun bir parçası olur.
Burada vurgulanması gereken bir başka nokta da, tarihte Bizans İmparatorluğu olarak bilinen bir devletin hiçbir zaman var olmadığıdır. Pagan Roma inançlarını zamanla terk ederek, Hristiyanlığın başkenti olan İstanbul'u eksenine alan Roma İmparatorluğu'nun, resmi dilinin de yüzyıllar geçtikçe Latince'den Grekçe'ye evrilmesi, çok sonra başka bir kimlikle ifade edilmesiyle sonuçlanmıştır. Böylece, zamanla politik ve sosyal olarak dönüşmüş bu devleti ayırmak için Bizans kelimesi icat edilmiştir. Şu da unutulmamalıdır ki bizim Bizans İmparatoru olarak andığımız hiçbir imparator kendisine Bizans İmparatoru dememiştir. Türklerin kenti fethettiği tarihe kadar tüm imparatorlar kendini Roma İmparatoru olarak ifade etmiş, halk da kendini Romalı olarak görmüştür. Bugün bu yurttaşlarımıza Rum diyoruz.